Geçmişte; kölelerin emeği, Aristokratların keyfi, fatihlerin kazancı,
günümüzde; kahvenin yoldaşı, mutlu günlerin şahidi, yaşlı, çocuk her kesimin damak keyfi çikolata ve tarihi.
Bugün hayatımızın her anını lezzetiyle taçlandıran bir tutkudur çikolata. Bir ömrü birlikte geçirmek için verilen sözlerde, dostlarla bir arada muhabbette, dünyaya yeni gelmiş bir nefeste , ayrılıklarda, barışmalarda hep çikolata lezzeti vardır yanımızda. Peki bu lezzet hayatımıza ne zaman, nasıl ve kimler sayesinde girdi?
Çikolatanın hikayesi Mayaların kökeni olan Olmeklerle başlıyor. Hammaddesi olan kakao Mayalarda ve Azteklerde zenginlerin, savaşçıların ve kralların içeceği; aynı zamanda para olarak da kullanılacak kadar değer verilen altınla gümüşle aynı çizgide tutuluyor.
İspanyolların kıtayı fethinden sonra ise kahve çay gibi diğer zevk veren içeceklerin izlediği yolu izleyerek Avrupa kıtasını fetheden çikolata; XIX. yüzyılda keşfedilen yeni bir teknik sayesinde bugün bildiğimiz anlamıyla katı çikolataya dönüşüyor. Kralların, Aristokratların içeceği bu sayede halkla buluşuyor. O zamana kadar sıvı ve genelde de sıcak içilen bu madde katı ve soğuk versiyonuyla yaygınlaşarak kitlelerin gönlünü kazanıyor. XX. yüzyılda ise dev bir sanayi haline geliyor; ama pek çok yiyecek ve içeceğin başına gelen piyasa koşulları çikolatanın da başına geliyor; sahte çikolata üreticileri, kalitesiz malzemeler vs. ile özünden ve lezzetinden çok şey kaybediyor.
Bu yolculuk hikayesinin dışında çikolatayı bir de mitoloji kökeninde inceleyecek olursak;
Aztek mitolojisine göre kakao ağacı, cennette yetişen “İyilik ve kötülük ağacı”nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görülmektedir. Aztek dilinde; kakao çekirdeklerinin gürültülü bir şekilde havanda dövülmesinden dolayı, “gürültü” anlamına gelen “choco” ve “su” anlamına gelen “atle” kelimelerinden türemiştir.
Çikolata tutkusunun Osmanlı'ya gelişi ve Cumhuriyet'e geçişi...
17. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Osmanlı’da kısıtlı bir çevrede tanınmaya başlayan kakao, 19. yüzyılda siyasi ve toplumsal bir değişim içinde olan Osmanlı ticaret hayatına gözde bir ürün olarak girmiştir. 1840 yıllarında Çiçek Pasajı bitişinde yer alan Cafe Vallaury,çikolatayı İstanbulluların kayifli anlarına tat katması için tanıtmış ve popüler olmasını sağlamış Batılı anlamdaki ilk pastanelerden biridir.
Öyle ki Osmanlı sarayının da; pasta, şekerleme ve çikolata gibi ürünlerde resmi tedarikçisi haline gelen Vallaury ailesinin pastanesine 1850’lerde Vallaury Lebon Pastanesi rakip olmuştur. Böylelikle ardı ardına çeşitli çikolatacılar, pastacılar, şekerlemeciler Beyoğlu sokaklarını şenlendirmeye başlar.
Cumhuriyet ile birlikte gelişen sanayi,açılan fabrikalar ve destekler ile çikolata üretimi giderek daha artmış, bu özel lezzet en özel günlerin baş köşesinde yer almaya başlamıştır.
Nin Chocolate olarak ürettiğimiz bu tutkunun köklü tarihinden aldığımız güçle, gerçek kakao kalitesini; sütlü, bitter, fildişi seçenekleri ve daha bir çok alt türü ile sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyoruz.